Alaşehir’in kültürel mirası yok oluyor. Manisa’nın her tarafından tarih fışkırıyor. Ancak bu zenginlik turizm gelirlerine bir türlü yansımıyor. Üstelik tarihi alanların çoğu korumasız durumda. Bunlardan birisi de Alaşehir’deki Gavur Dağı olarak bilinen bölge.
Selahattin Aydın isimli bir X kullanıcısı bölgedeki son durumu görüntüler çekerek paylaştı.
Aydın paylaşımında “Gavur Tepe bir höyük. Kerpiç yapıların ömrü bitince tekrar üzerine kerpiç yapılar yapıldığı için bir tepe haline geliyor. Toprak üstüne toprak gele gele bir tepe oluyor. Bu tepenin şanssızlığı toprağının akması. Yağmur yağdıkça bütün kalıntılar dağılıyor ve etrafa saçılıyor. Gavur Tepe’de toprağın altında binlerce yıllık izler, Batı Anadolu’nun tarihine büyük katkı sağlayacak parçalar yatıyor. Koruma yapılamayacaksa kazıya karşıyım bunu ifade edeyim. Gavur Tepe’ye geçmeden Alaşehir ile ilgili birkaç şey demeliyim. Alaşehir’de İncil’de geçen Yedi Kilise’den biri olan Philadelphia kenti bulunmaktadır. Bu kentin üzerine de yerleşim geldiği için durumu iyi değildir. Kentte büyük bir kilise var ve inanç turizmi açısından çok”
Bu paylaşımının ardından ise güzel haber geldi
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Müzeler Dairesi Başkanı Bülent Gönültaş’la görüştüğünü belirten Aydın “Yakın zamanda alanda çalışma başlayacağını söyledi. İyi haber. Umarım alan hak ettiği değeri görür” dedi.
Gavurtepe Höyük, Manisa İl merkezinin güneydoğusunda, Alaşehir İlçesi’nin güneybatısında, Gediz Ovası’nda Sarıkız Çayı’nın batı yakasında yer alan bir höyüktür. Yamaçları oldukça dik ve sarp bir tepedir. Bulunduğu yer olarak, hem batı kesimindeki yerleşimlerle, hem de Hitit topraklarının batı yerleşimleriyle ulaşım sağlayabilecek konumda görünmektedir. Öte yandan Gediz Vadisi üzerinden Balıkesir ve Denizli ulaşımları üzerindedir.
Höyük’teki kazılar 1987-92 yıllarında Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Doç. Dr. Recep Meriç başkanlığında tepenin güneyinde, megaron sahası adı verilen üst kısımda ve kuzey kesimde yapılmıştır. Güney kesimde Erken Tunç Çağı tabakalarına ulaşılmıştır. Daha sonra 2007 yılında E. Akdeniz ve ekibi tarafından yeniden incelenmiştir.
Zengin yüzey buluntuları da veren Höyük’teki kazılarda altı yapı katında Kalkolitik Çağ, Erken Tunç Çağı, MÖ 2. binyıl, Helenistik Dönem ve Bizans Dönemi yerleşimleri belirlenmiştir. 5. ve 4. yapı katlarının Erken Tunç Çağı II. ve I. evreye ait olabileceği belirtilmektedir. Üstte Troya III. – V. tabakaları buluntularına benzeyen parçaların bulunmasıyla bu tabaka muhtemelen Erken Tunç Çağı III. evreye aittir.
Höyük’ün tepesindeki kazıda ortaya çıkarılan, büyük taşlardan oluşan bir çevre duvarıyla kuşatılmış megaron tarzındaki anıtsal yapının, yerel bir yöneticiye ait saray yapısı olabileceği öne sürülmektedir. Bu megaron tarzı yapı, civarında bulunan Miken keramiklerinden hareketle yapı MÖ 2. binyılın ortalarına tarihlenmektedir. Bu anıtsal yapı, yerleşmenin önemli yol bağlantıları üzerinde olduğunu, ele geçen gaga ağızlı testiler de Orta Anadolu ile olan ilişkileri göstermektedir. Bir sunu odası, bir tören mekanı ve bir avlu gibi mimarilerin ortaya çıkarıldığı 5. yapı katının depremler sonucu çöktüğü anlaşılmaktadır. Bu mekanlarda ele geçen buluntulardan Erken Tunç Çağı’na ait olduğu görülmektedir. Sunu odasında üzerinde kazıma ile yapılmış stilize insan ve gamalı haç gibi süslemeler olan bir küp bulunmuştur.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.